III. Birlikte yaşamaya ara verilmesi
III. Birlikte yaşamaya ara verilmesi
Madde 197 - Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.
Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.
Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.
I-) Yargı Kararları:
1-) YHGK, T: 05.03.2008, E: 2008/2-231, K: 2008/235:
Bkz. madde 169.
2-) YHGK, T: 05.12.2007, E: 2007/3-917, K: 2007/947:
“... Ancak, TMK 197. maddesi gereği, ayrı yaşamda haklı olan eş, diğer eşten tedbir nafakası isteyebilir.
Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği davalı (koca), birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır (TMK md. 186/3). Davacının (kadının) gelirinin bulunması, davalının (kocanın) ortak giderlere (elektrik, su, telefon, kira, yakıt parası vs) katılma yükümlülüğünü tamamen ortadan kaldırmaz; bu durum sadece nafaka miktarının takdirinde etkili olabilir. Davacının (kadının) gelirinin bulunması, ona tedbir nafakası bağlanmasını engelleyici bir hâl değildir.
Hâkim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.
Somut olayda ise; ‘davacının (kadının) dört kardeşi ve annesiyle birlikte hissedar olduğu annesi ve bekâr kız kardeşinin oturduğu, babasından kalan evin sattırılıp, hissesinin kendisine (davalıya) verilmesi hususunda’ davalı (koca) tarafından davacıya (kadına) devamlı baskı yapıldığı, bu baskılar sonucu evlilik birliğinin zedelendiği, müşterek evde huzursuzluk başladığı, baskılara dayanamayan davacının annesinin evine sığındığı, bu sebeple tarafların ayrı yaşadıkları, davacı kadın ayrı yaşamakta haklı olduğu, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar da gözetilerek ayrı yaşamda haklı olan eş (davacı) için de hakkaniyete uygun bir miktar tedbir nafakasına hükmolunması gerekirken, yazılı şekilde davacı için istenen tedbir nafakasının reddi ve ayrıca da çocuk için hükmolunan nafakanın başlangıç (geçerlilik) tarihinin kararda gösterilmemiş olması da doğru görülmemiştir …”
3-) Y. 3. HD, T: 08.02.2007, E: 2007/1490, K: 2007/1544:
“... Somut olayda, davacı tanığı (davacının kardeşi) ablasının eşinden dayak yediğini ve kendisine sığındığını, 2 yıl önce de eşinden dayak yediği için evden kaçtığını beyan etmiştir. Davalı tanıkları da dövme olayı hakkında açıkça beyanda bulunmamış iseler de davacı tanığının beyanını doğrular nitelikte açıklamada bulunmuşlardır.
Bu durumda mahkemece, davacının ayrı yaşamakta haklı olduğu kabul edilmesi gerekirken davacı tanığının beyanına ve bunu destekler mahiyetteki davalı tanıklarının beyanına itibar edilmeksizin davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. ...”
4-) Y. 3. HD, T: 29.11.2005, E: 2005/12920, K: 2005/12821:
“… Davada, davalının evlilik birliği gereklerini yerine getirmediği (bağımsız ev temin etmediği) ileri sürülerek eş ve küçük çocuk için tedbir nafakası istenilmiş; mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.
… bütün taraf tanık anlatımlarına göre, tarafların davacının anne ve babası ile birlikte altlı-üstlü iki dairede kaldıkları ve de yeme içmelerinin (misafir kabullerinin) birlikte gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Ayrıca davacı eşin kullandığı dairenin mutfak vs. bölümlerinin bulunmadığı ifade edilmiştir.
Bu durumda ailenin her yönüyle bağımsız nitelikte bir meskende barındığı kabul edilemez. Dolayısı ile davalı evlilik birliği gereklerine uygun bağımsız nitelikte mesken temin etmemiştir. Böylece davacı eşin ayrı yaşamada haklı bulunduğu (TMK.mad.195-197) gözetilmeden davanın reddi yönünde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
Ayrıca, müşterek çocuğun fiilen davacı anne yanında olduğu, anne-babanın, çocuğun giderlerine güçleri oranında katkıda bulunmak zorunda bulunduğu, bunun için ayrı yaşamada haklılık gibi vs. bir koşulun aranamayacağı dikkate alınmadan istemin tümüyle reddi de isabetli bulunmamıştır. …”
II-) Türk Kanunu Medenîsi:
II. Müşterek hayatın tatili
Madde 162
Karı kocadan her biri, müşterek hayatın devamı yüzünden, sıhhati, şöhreti veya işinin terakkisi ciddi surette tehlikeye düştüğü müddetce ayrı bir mesken edinebilirler.
Boşanma veya ayrılık dâvası ikame edildikten sonra karı kocadan her biri, dâva devam ettikçe, diğerinden ayrı yaşamak hakkını haizdir.
Karı kocadan biri talebeder ve ayrı yaşamak keyfiyeti haklı olursa, hâkim hangisi tarafından diğerinin iaşesi için ne miktar muavenette bulunulacağını tâyin eder.
III-) Madde Gerekçesi:
Maddenin birinci fıkrası birlikte yaşamaya ara verilmesine ilişkin özel bir önlem getirmektedir. Bu hüküm İsviçre Medenî Kanununun 175 inci maddesinde hükme bağlanmıştır. İsviçre’deki hükümde olduğu gibi ortak yaşam nedeniyle eşlerden birinin kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî şekilde tehlikeye düşmesi söz konusu olduğunda eşlerden her birinin ayrı yaşama hakkı öngörülmüştür.
Maddenin ikinci fıkrası yürürlükteki Kanunun 137 nci maddesinde öngörülen koruma önlemlerini düzenlemektedir. İsviçre Medenî Kanununun 176 ncı maddesinin birinci fıkrası hükmünden esinlenmek suretiyle kaleme alınan bu yeni hükümle, ayrı yaşamanın haklı olduğu hâllerde, hâkimin;
a. Bir eşin diğerine yapacağı parasal katkıya,
b. Konut ve ev eşyasından, hangi eşin hangi oranda yararlanacağına,
c. Eşlerin mallarının yönetimine,
ilişkin önlem kararı alması öngörülmüştür.
Maddenin üçüncü fıkrası İsviçre Medenî Kanununun 176 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükmünden alınmıştır. Bu fıkra hükmü, maddede öngörülen önlemlerin, eşlerden birinin haklı sebep olmaksızın birlikte yaşamaktan kaçınması ya da ortak yaşamın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi durumunda alınacağını öngörmüştür.
Maddenin son fıkrası İsviçre Medenî Kanununun 176 ncı maddesinin üçüncü fıkrası hükmüne paralel bir hükümdür. Bununla, eşlerin birlikte yaşamasına ara verilmesi hâlinde hâkimin ergin olmayan çocuklarla ilgili alacağı önlemler düzenlenmiştir. Madde, hâkimin, alacağı bu önlemlerin çocuklarla ana ve baba arasındaki ilişkileri düzenleyen velâyetle ilgili hükümlere dayanarak almasını öngörmüştür.
IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:
Bu madde için kaynak İsviçre Medenî Kanunu’nun iki hükmünü zikretmek gerekir:
1-) ZGB:
a-) 3. Aufhebung des gemeinsamen Haushaltes
a. Gründe
Art. 175
Ein Ehegatte ist berechtigt, den gemeinsamen Haushalt für solange aufzuheben, als seine Persönlichkeit, seine wirtschaftliche Sicherheit oder das Wohl der Familie durch das Zusammenleben ernstlich gefährdet ist.
b-) b. Regelung des Getrenntlebens
Art. 176
1 Ist die Aufhebung des gemeinsamen Haushaltes begründet, so muss das Gericht auf Begehren eines Ehegatten:
1. die Geldbeiträge, die der eine Ehegatte dem andern schuldet, festsetzen;
2. die Benützung der Wohnung und des Hausrates regeln;
3. die Gütertrennung anordnen, wenn es die Umstände rechtfertigen.
2 Diese Begehren kann ein Ehegatte auch stellen, wenn das Zusammenleben unmöglich ist, namentlich weil der andere es grundlos ablehnt.
3 Haben die Ehegatten unmündige Kinder, so trifft das Gericht nach den Bestimmungen über die Wirkungen des Kindesverhältnisses die nötigen Massnahmen.
2-) CCS:
a-) 3. En cas de suspension de la vie commune
a. Causes
Art. 175
Un époux est fondé à refuser la vie commune aussi longtemps que sa personnalité, sa sécurité matérielle ou le bien de la famille sont gravement menacés.
b-) b. Organisation de la vie séparée
Art. 176
1 A la requête d’un des conjoints et si la suspension de la vie commune est fondée, le juge:
1. Fixe la contribution pécuniaire à verser par l’une des parties à l’autre;
2. Prend les mesures en ce qui concerne le logement et le mobilier de ménage;
3. Ordonne la séparation de biens si les circonstances le justifient.
2 La requête peut aussi être formée par un époux lorsque la vie commune se révèle impossible, notamment parce que son conjoint la refuse sans y être fondé.
3 Lorsqu’il y a des enfants mineurs, le juge ordonne les mesures nécessaires, d’après les dispositions sur les effets de la filiation.